21 Temmuz 2015 Salı





Önceliğin kendi hayallerinizi desteklediği bir gidilecek yerler listesi hazırlayın. Destinasyonu belirledikten sonra size tüm yolculuk seçeneklerine ilişkin bilgi aktarabilecek kaynakları belirleyin. Günümüzde çocukları ile seyahate çıkmak isteyen ebeveynlerin plan yapmasını kolaylaştıracak sayısız öneri, turizm sektörü tarafından hazırlanmakta. Bu noktada şanslı olduğunuzu bilmenizde fayda var. Aile ve çocuklarına yönelik hizmet seçenekleri sunan firmalara odaklanın. Ve sizin için hazırladıkları seçeneklere bir göz atın.

Elbette ki sorun sadece seçim yapmak değil, asıl sorun onca seçenek arasından sizin için doğru olanı bulmak. Bütçe ve zaman anlamında altından kalkabileceğiniz, paranızın katili olmayacak bir yaz tatili planlaması yapmak için aşağıdaki soruların yanıtına ihtiyacınız olacak;
  • Sizi mutlu eden ve dinlenebileceğiniz alanlar neresi?
  • Bu alanlar çocuklarınız için gerekli donanıma sahip mi?
  • Ailenizin; güçlü ve zayıf olduğu yönler nelerdir?
  • Tüm aile bireylerinizin hayal ve gerçekleri birbiri ile uyumlu mu?
Bu soruların yanıtını bulmak tatil sürecinde karşılaşabileceğiniz sorunların azaltılması için önem taşır.






Ailecek tatil planlarken mutlaka yapmanız gereken bir diğer liste de gerçek bir tatil bütçesidir. Bütçeyi oluştururken planda olmayan harcamaları da detaylandırmakta ve taslak bütçeye ek olarak belirtmekte fayda var. Aksi durumda gerçekçilikten uzak bir bütçe, sizi daha sonraki yıllarda tatil düşüncesinden soğutmaya yeterde artar. Bütçe oluşturmak sadece ne kadar harcayacağınızı tespit etmek için değil ne kadar harcayabileceğinizi görmek için de önemlidir. Unutmayın her tatil de beklenmedik pek çok masraf sizleri beklemektedir.

Tek çocuklu ailelerin işi, çok çocuklu olanlara göre tatil noktasında çok daha kolaydır. Ama birden fazla çocuk söz konusuysa üstelik farklı yaş grupları da mevzu bahis ise o zaman tatil organizasyonunda “çoktan seçmeli” alternatiflere göz atmakta fayda var. Tüm çocukların yaş gruplarına uygun bir tatil seçimi yapmak, çocuklarınızın kendilerini takımın bir parçası olarak görmelerini ve dışlanmış hissetmemelerini sağlar. Bu arada sadece çocuklarınıza odaklanmamalı aynı zamanda kendi ihtiyaçlarınızı da belirlemelisiniz.




    Sevgili anneler çocuklarınız için  eğlenceli  keyifli dakikalara hazır mısınız?Onlar için eğitimin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz şimdi  çocuklarımız miniklerimiz için hem eğlenip hemde eğitim görmenin tam vakti diye düşünüyorum  :) Paylaştığım bu aktiviteyi evde veya  dışarıda kolaylıkla uygulayabilirsiniz bu etkinliğim çocuğunuzun duyusal yönden geliştirecektir bunun için  dışarıda herhangi bir miktarda para harcamanız gerekmez evde kolaylıkla rahatlıkla hazırlayabilirsiniz şimdi malzemeler ;
Bir kutu veya sepet
sert cisimler(ona zarar vermeyecek şekilde)
yumuşak cisimler
renkli cisimler
işte hepsi bu kadar şimdiden duyabiliyorum çocuğunuzun seslerini keyifli dakikalar geçirmeniz dileğiyle...










Kız bebeklerin odalarının kapılarına asabileceğiniz, şirin mi şirin melek ya da peri figürlü kapı süsü yapımı... Bunun için gereken malzemeler şöyle:

- Meleğin saçları için bir çilek renkli ip
- Melek kanatları için ince keçe ve bunu desteklemek için ince ahşap çubuklar
- Kumaş, ip, silikon tabancası ve dolgu malzemesi olarak silikon elyaf.
- Meleğin yüzünü çizmek için boya kalemi.

Meleğin baş kısmını yapmak için kumaşınızdan yaklaşık 6-7 cm. çapında iki daire kesin. Sonra bunları bir yastıkçık olacak şekilde birbirlerine dikin. Sonra bıraktığınız boşluktan dolgu malzemesini sıkıca doldurun. Şimdi kalemle yastıkçığın yüzünü uçan bir kalemle çizin. Sonra çizdiğiniz yerlerden iple geçin ve bebeğin yüzünü oluşturun.

Meleğin gövdesi, kolları ve bacakları içinde kumaşları uygun ölçüde kesip dikin ve içlerini doldurun. Sonra sıcak silikon ile bunları birleştirin.

20 cm uzunluğunda kumaşı bir kenarından teyelleyin. Sonra bunu elbisesi olacak gibi yaptığınız bebeğe giydirin. Bir kurdele ile bebeğin belini sarın. Dantel şeritten bir fiyonk yapın ve bunu da bebeğin elbisesine yapıştırın. 

Kalınca bir ipliği 50 cm uzunluğunda 140-150 sarımlık bir çile haline getirin. Bunu da meleğin saçları olarak kullanın. 

Kız bebek odası için kapı süsü hazır. Şimdi bunu kapıya asabilirsiniz :)










Kapı süsü için hazırlık zamanııııı :)



Öncelikle baykuşun kalıplarını hazırladım.









Gagasını ve gözlerini ayrı hazırlayıp sonra birleştirdim :)



Mavi baykuşun göbeğindeki dikiş ile turuncu baykuşun dikişi farklı daha sonra böyle yapmaya karar verdim.Ben dikişte dikişleri belli olması için beyaz ip kullandım siz daha yakın renkteki ipleri kullanarak dikişleri yok edebilirsiniz.







Çiçekleri ve baykuşları yapıştırmada sıcak silikon kullandım.





26 Haziran 2015 Cuma



Daha bebeğimiz olmadan içimizi bir heyecan kaplar ya işte o heyecanla bebeğimiz için en güzel kapı süslerini hazırlamaya ne dersiniz? :)
Malzemeler;

silikon yapıştırıcı
makas
keçe
simli ya da düz renk eva
renkli tül
kalem
kağıt
yuvarlak köpük

    Öncelikle kağıda yapacağınız şekillere ve harflere göre kalıplar hazırlayınız(yıldız-çiçek-böcek).Köpüğünüzü tüllerle kaplayın.Keçeden bebek arabası için hazırlamış olduğunuz kalıplara uygun parçalar kesin.bebek arabasının dik durması için isterseniz arkasına mukavvadan aynı şekil çizebilir ve keçenin arkasına yapıştırabilirsiniz.



Bebek arabasının parçalarını birleştirdikten sonra süslemesini tamamlayın.Daha sonra bebek arabasını köpüğünüzün içine yerleştirin. silikon yardımıyla kenarlarından tutturun.Daha sağlam olması adına köpüğünüze dikebilirsiniz.Bebek arabasını yerleştirdikten sonra harfleri üstüne yapıştırınız.Askı şeklinde tülünüzü de süsünüze iliştirdikten sonra kapınıza asabilirsiniz.Ellerinize sağlık :) 


Bu çalışmasını bizlere ulaştıran Sevda Mutlu'ya teşekkür ederiz.Ellerine emeğine sağlık :)









    Merhabalarrrrr :) Çocuklarımız için faydalı olan besinlerden biri de çerezlerdir. Özellikle ceviz beyin gelişimin de en büyük destekçimizdir.
    Çerezlerimizi tükettik peki ya sonrası? İşte sonrası için eğlenceli bir etkinlik bizi bekliyor.Haydi gelin birlikte inceleyelim neler yapabilirmişiz :)
   

Çocuklarımızla birlikte yediğimiz ceviz,fındık,fıstık kabukları resim yaparken bizlere çok yardımcı olabilir.Örneklerde de gördüğünüz gibi çocuklarınızın çizdiği resimlerde bazı karakterleri bu kabuklarla yapabilirsiniz.Oynar gözler, renkli ipler,boyalar ile kabukları çeşitli hayvanlara ve nesnelere dönüştürebilirsiniz.
   Özellikle de benim en çok hoşuma giden kabuklardan oluşturduğunuz hayvanlardan çiftlik oluşturabilir ve yepyeni bir oyun                                                                                                      kurabilirsiniz :) Şimdi iş başınaaaaaa :)                                                                                                           Yorumlarınızı bekliyoruz :)








19 Haziran 2015 Cuma

2014’ün ilk aylarında, Akasya Acıbadem’de açılan KidZania,’eğlendirirken öğretme’’ felsefesi ile yola çıkmış devasa bir çocuk aktivite, eğlenme ve öğrenme merkezi. Yaklaşık 10 bin metrekarelik büyük bir alanda konumlanan KidZania, esasen çocukların boyutlarına göre ölçeklendirilmiş bir çocuk ülkesi. Hayatın adeta bir kopyası olarak yaratılmış bu ülkede çocuklar, havayolu şirketinden, üretim fabrikalarına, sağlık kurumlarından, üniversite ve bankaya kadar pek çok alanda rol alabiliyor ve böylece gerçek hayatı deneyimleyebiliyorlar.
Çocuklar, KidZania’da kendi boyutlarına uyarlanmış mekanlarda merak ettikleri meslekleri deneyimleyebiliyorlar, isterlerse bir hastanede doktor, üniversitede öğrenci olabiliyor; bir aşçı gibi kurabiye yapabiliyorlar. Çalışarak kazandıkları paraları, gene kendi boyutlarına uygun dizayn edilmiş bankalara yatırabiliyor veya başka şeyler için harcayabiliyorlar.
İlk olarak 1999’da Meksika’da kurulan KidZania, bugün itibarı ile 15 farklı ülkede 18 merkezde 4-14 yaş arası çocuklara yeni dünyaların kapılarını açıyor.
İşte eğlenerek öğrenmenin merkezi olan KidZania, bu yaz çocuklarımız için bir yaz okulu planlamış. KidZania’daki bu yaz okulunun aktiviteleri, anneler ve çocuklar arasında yapılan anketlerle belirlenmiş. Bu anketler online ve offline olarak gerçekleştirilmiş. Özellikle offline tarafta ailelerden gelen yorumlar dikkatle dinlenerek ve onların görüşlerine yer verilerek yaz okulunun dışarıda bir aktivitesinin olmasının çok keyifli olacağı kanaatine varılmış.
Ayrıca çocuklar ve ailelerin en çok oy verdikleri aktiviteler de KidZania Yaz Okulu programına dahil edilmiş. Yani anneler-çocuklar ve KidZania, yaz okulunun aktivitelerini bir ekip titizliğinde çalışarak, hep birlikte belirlemişler.
22 Haziran’dan 5 Eylül’e dek sürecek, KidZania Yaz Okulu , çocukları doğa ile buluşturmayı planlıyor. Açık havada son derece eğlenceli ve eğitici bir yaz okulu programı sunan KidZania Yaz Okulu’na 5-12 yaş arası çocuklar katılabilecek ve birer hafta süre ile hem eğlenmenin hem de öğrenmenin keyfine varacaklar.
Şefler Akademisi’nde temel beslenme bilgileri edinen küçük şefler birbirinden güzel lezzetlerin izini sürecek, yaratıcı drama ile kendilerini özgürce ifade etmeyi öğrenecekler. Ritim Atölyesi’nde ise hayatın ritmine ayak uydurmanın anahtarlarını keşfedip, olmazsa olmaz sporu da heyecan verici aktivitelerle birleştirebilecekler.
KidZania Yaz Okulu Programı’nda çocuklar açık havada yoga ile tanışmanın, çiçek ekerek, onların yetişmesini izlemenin keyfine varacak; bol bol geleneksel sokak oyunlarımızı oynayacaklar.
Gene açık havada doğa fotoğrafçılığı ile tabiattaki uyumun ve renklerin güzelliğini fark edecekler.
Ayrıca yaz okulu boyunca çocuklarımız, ince motor becerilerini geliştirebilecekleri, halı dokuma ve takı tasarımı atölyelerine katılabilecekler.
KidZania Yaz Okulu Pazar günleri haricinde tüm hafta boyunca 08.30-18.30 saatleri arasında tüm çocukları bekliyor olacak. 22 Haziran 5 Eylül tarihleri arasında birer haftalık periyotlar halinde düzenlenecek KidZania Yaz Okulu için erken kayıt indirimi de mevcut. Erken kayıt ve diğer indirimler ile kurs programı hakkında detaylı bilgiye ulaşmak için KidZania İstanbul web sayfasına göz atabilirsiniz.
Bu içerik http://guncelanne.com/ tarafından hazırlanmıştır.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

15 Haziran 2015 Pazartesi



Çocuklarımız için yeni bir oyun daha.Eğlenirken-öğrenmek için haydi iş başına :)
 Örnekte gösterilen tahtadan yapılmış fakat daha kolayını yapmak da mümkün :) dikdörtgen şeklinde kartonun (yaşa göre ) kaç sayı yapacaksanız yuvarlak-kare-kalp şeklinde kesebilirsiniz. 4 yaşına uygun çocuklar için 10 sayı idealdir.Kestiğiniz kartonları renkli renkli boyarsanız daha dikkat çekebilir.Her bir yuvarlağın üstüne birer sayıyı ifade edecek kadar yuvarlak yapabilirsiniz hatta yuvarlakları çocuğunuzun yapmasını isteye bilirsiniz.daha sonrasında deliklerin önüne yaptığınız sayıları yazıp yapıştırabilirsiniz.Çocuğunuza yuvarlakları sayarak doğru yerlere yerleştirmelerini isteyebilirsiniz.Kolay gelsinnnnnnn :)







Gürültücü çocuğu hiç kimse sevmezdi. Çünkü o kadar gürültü yapardı ki yer yerinden oynardı. Hele yürürken çıkardığı sesler dayanılacak gibi değildi. O sokağa çıktığı zaman herkes evine koşar, kapıyı pencereyi sıkı sıkı örterdi. 

Bir gün annesi gürültücü çocuğu ekmek almaya gönderdi. 

Gürültücü doğru fırına gidip bağırdı: 

- Bir tane ekmek istiyorum! 

Öyle bağırdı ki arabasında uyumakta olan minik bebek ağlamaya başladı. Bebeğin annesi gürültücüye dönerek “Ne düşüncesiz çocuksun ! Biraz yavaş konuşamaz mısın sen?” diye söylendi. Ama bizim gürültücü çocuk hiç akıllanmadı. Eve dönerken başladı gülmeye. Kahkahaları her yeri çınlatıyordu. 

Pencereden genç bir hanım başını uzatıp gürültücüye seslendi: 

- Neden bu kadar hızlı gülüyorsun? Çocuğum hasta ve başı çok ağrıyor. Sesin onu rahatsız etti. Haydi git buradan! 

Gürültücü çocuk daha da çok gülmeye , gümbür gümbür sesler çıkarmaya başladı. 

Artık ona bir ders vermenin zamanı gelmişti. Bütün mahalle halkı toplanıp konuştular. 

Ertesi gün gürültücü çocuk ekmek almak için fırına girdi. Her zamanki gibi bağırmaya başladı : 

- Bir tane ekmek istiyorum. 

Ama fırıncı hiç oralı olmadı; duymamış gibi davrandı. Gürültücü çocuk daha da bağırdı: 

- Bir tane ekmek istiyorum dedim! 

Fırıncı yine ses çıkarmadı. 

Gürültücü çocuk çaresiz fırından çıktı. 

Yürürken “takır tukur”sesler çıkarıyor, ıslık çalıyordu. 

Evin önünden geçerken biri pencereyi açtı ve gürültücü çocuğun başına bir kova soğuk su döktü. Gürültücü titremekten hiç ses çıkaramaz oldu. 

Sonra doğruca evine gidip olanları düşündü. Çevresine ne kadar saygısızca davrandığını anladı. 

O gün bu gündür gürültücü çocuk bir daha hiç gürültü yapmadı.



Çocuklarımız için en eğlenceli oyunlardan biri "labirent oyunu".Şimdi de labirent nasıl yapılır öğrenelim.Öncelikle düz kalın bir tahtaya belirli aralıklarla çizgiler çizelim.Çizdiğimiz çizginin  üzerine de belirli yerlere çiziler çakalım.Tahtaya taktığımız çivilere (isteğe göre) renkli ipler geçiriniz.Bilye-pinpon topu ya da ufak bir topla da yolu bulmasını sağlayın :) HAYDİ ŞİMDİ OYUN ZAMANIIIIII :)

29 Mayıs 2015 Cuma



      Bobo adında bir yavru ayı ile Yogo adında bir porsuk arkadaş olmuşlardı. Onlar bir ormanın kıyısında yaşıyorlardı. Her ikisi de birbirini çok seviyordu. 

Bir gün birlikte dolaşırlarken bir top buldular. 

Top; plastikten yapılmıştı. Görünüşü çok güzeldi. Dört renkliydi. Sari, kırmızı, mavi ve pembe. 

Bobo ile Yogo birlikte oynamayı çok seviyorlardı. Oynadıkları yer çimenlerle, çiçeklerle süslüydü. 

Orada yasayan böcekler ve kelebekler Bobo ile Yogo`ya bakıyordu. Biri atıyor, öbürü tutuyordu. 

Top tüy kadar hafifti. Dokundukça zıp zıp zıplıyordu. 

Bobo ile Yogo oynaya oynaya bir evin yakınına kadar geldiler. Bobo bir vuruş yaptı. Top fırladı, küçük bir gölete düştü. Orada bulunan kuşlar korkmuşlardı. Hemen havalandılar. 

Yogo sudan çıkardığı topu, bir kütüğün içine götürdü. Oraya Bobo da girmek istedi. Fakat sadece başını sokabildi. Geriye çıkmak için ise çok uğraştı. 

Bobo çok çabaladı, çok yoruldu. Yogo buna çok üzüldü. Çünkü onları orada yasayan kuşlar, kelebekler, sincaplar, böcekler de görmüştü. 

Yogo topu Bobo`ya attı. Bobo topa vurayım derken sirt üstü yuvarlandı. Yogo da onun üzerine düstü. Bobo yattığı yerden kafası ile topa vurdu. Top bir kusun, bir kovanın, bir kelebeğin yanına fırladı. 

Bu tarafta dik kulaklı yavru bir tavsan vardı. 

Onun acıktığı belliydi. Durmadan karnini doyurmaya çalışıyordu. Yogo ile Bobo bu kez de oraya, yavru tavşanın yanına geldiler. 

Bobo topa bir kez daha olanca hızıyla vurdu.Top havaya uçtu. Tavşanların yuvasından geçerek süzüle süzüle yüzen ördeklerin yakınına düştü. Ana tavsan ve yavru tavşanlar çok korktu. 

Onları görünce Bobo ile Yogo da şaşırdı, neye uğradıklarını bilemediler. Yogo ile Bobo birbirlerine sarıldılar. Yavru tavşanlar da korkularından analarına sokuldular. 

Topun suya kaçtığını görünce Bobo ile Yogo o tarafa doğru koştular. Tavşanlar da yuvalarının ağzına geldi. Top çok uzaklaşmış, suda yüzen ördeklerin yanına varmıştı. 

Yogo ile Bobo suyun üzerinde ilerlediler. Kayığı aldıkları yere bıraktılar. Oradan ayrılarken balıklar, ördekler ve bir kurbağa da uzun süre peslerinde yüzerek onları izlediler. 

Bobo ile Yogo evlerinden çok uzaklaşmışlar, çok yorulmuşlardı. Daha fazla oynamadılar. Bobo topu aldı. Yogo ile el ele tutuştular. Güle oynaya geriye döndüler. 

Onların geldiğini gören bir fare çiçeklerin arasına saklandı. 

Akşam yakındı. Hava yavaş yavaş kararıyordu. 

Yogo ile Bobo evlerine döndüler.

18 Mayıs 2015 Pazartesi



Bir yılbaşı gecesiydi. Dondurucu, kavurucu bir soğuk vardı. Yoldan geçenler paltolarının yakasını kaldırmışlar, atkılarına bürünmüşler, hızlı hızlı yürüyorlardı. Kimi evine geç kalmış, acele ediyor, kimi bir eğlence yerine gidiyordu.
Çocuklar koşuyorlar, birbirlerine kartopu atıyorlardı. Gecenin zevkini en çok onlar çıkarıyorlardı. Kahkahalarla gülüyorlar, sevinçle haykırıyorlardı. Yalnız bir çocuk vardı ki gelip geçenler onun farkında değillerdi. Ufak bir kız çocuğu. Başı açık, elbisesi yama içinde, yoksul bir kızcağız. Bir kapının önüne büzülmüş, çıplak ayaklarını altına almıştı. Soğuktan morarmış tir tir titriyordu. Üzerinde oturduğu taş basamakta buz gibiydi.
Yavrucağız da sanki donmuş, bir buz parçası kesilmişti. Geniş bir mukavva kutunun içine sıralanmış kibrit kutularına bakarken gözleri yaşarıyordu. Evet, bu bir kibritçi kızdı. O gün bir tek kutu kibrit bile satamamıştı. Satsa, bir kaç kuruş para kazansa, kalkıp evine gider, annesiyle birlikte hiç olmazsa bir kâse sıcak çorba içerdi. Gidemiyordu, çünkü o gün hiç kibrit satamadığını annesine söylemekten çekiniyordu. Soğuktan, üzüntüsünden titreyen kısık, incecik sesiyle “Kibrit var, kibrit” diye bağırıyordu. Sokaktan geçenlerin hiçbiri başını çevirip bakmıyordu…
Ah hiç olmazsa ayaklarında terlikleri olsaydı! Biraz önce, sokak sokak dolaşırken, hızla geçen bir arabanın önünden kaçmış, kaçarken terlikleri ayağından fırlamıştı. Karşı kaldırıma geçtikten sonra, dönüp bakmış hınzır bir çocuğun terlikleri kapıp kaçtığını görmüştü. Arkasından seslenmişti ama çocuk alaylı alaylı seslenerek koşa koşa uzaklaşmıştı.
Kibritçi kız bunun üzerine bir kapının girintisine sığınmış, oracığa kıvrılıp oturmuştu. Parmakları donmuş, sızlamaya başlamıştı. Kızcağız bu acıya dayanamadı, kutulardan birini açıp bir kibrit çıkardı. Parmakları uyuşmuştu, kibrit çöpünü elinde güçlükle tutuyordu. Eli titreye titreye çöpü duvara sürttü. Kibrit birden alev aldı; tatlı, yumuşacık, turuncu bir alev.
Zavallı kız, kibriti bir elinden öbür eline geçirerek, parmaklarını ısıttı. İçi de ısınmıştı. Sanki gürül gürül yanan bir ocağın karşısındaydı. Gözleri aleve dikilmiş, düşlere dalmıştı: Güzel bir odada, büyük bir ocağın karşısında oturuyordu. Arkasında kalın bir yünlü hırka, ayaklarında kürklü terlikler vardı.
Isınmış, terlemeye bile başlamıştı… Derken kibrit sönüverdi. Kibritin sönmesiyle, o tatlı düşlerde sona ermişti. Kızcağızın parmakları yeniden donmaya, sızlamaya başlamıştı. Bir kibrit daha yaktı. Bu sırada soğuk bir rüzgâr esti. Kız kibrit sönmesin diye, duvardan yana döndü. Öbür elini aleve siper etti. Aleve bakarken, karşısındaki duvar sanki eridi, birden açıldı, içerisi göründü. İçeride geniş bir oda vardı. Kar gibi bembeyaz örtü yayılmış bir masanın üzerine tabak tabak yiyecekler dizilmişti. Sofrada gümüş şamdanlar yanıyor, odayı gündüz gibi aydınlatıyordu. Kızcağızın gözleri sofranın ortasında, büyük bir tabağa konulmuş, nar gibi kıpkırmızı kaz kızartmasına dikilmişti. Ağzı sulandı. Elini oraya doğru uzattı. Kibrit yana yana sonuna gelmişti, parmağını yakıyordu. Kızcağız çöpü yere atıverdi. Atmasıyla birlikte, yılbaşı sofrası siliniverdi, gözlerinin önüne taş duvar yeniden dikildi.
Üçüncü kibrit daha fazla düşler yarattı: Bir yaz gecesi… Kibritçi Kız kırda bir ağacın altına oturmuş, yıldızlara bakıyor. Gece olduğu halde hava sıcak. Altındaki toprak, gündüz güneşten ısınmış, fırın gibi yanıyor… Küçük kız gözlerini yıldızlardan ayıramıyordu. Uzaktan uzağa gece kuşları ötüyor, kurbağalar bağrışıyordu.
Derken bir yıldız kaydı, gökyüzüne geniş bir yay çizerek uzaklaştı, söndü. Kızcağız: ‘işte, biri daha öldü’ diye mırıldandı. Bir gün, ninesi söylemişti: Her yıldız düştükçe yeryüzünden biri ölürmüş… Ninesini bir daha görebilmek için bir kibrit daha çaktı. Soğuktan kaskatı kesilmiş, beyni durmuştu. O şimdi sokak ortasında olduğunu unutmuş, düşler dünyasına dalmıştı. Kibritin alevinde yine ninesini görüyor, onun sesini işitir gibi oluyordu. İşte ninesi geliyordu. Lapa lapa yağan karların arasından bir melek gibi iniyordu… Geldi, geldi…Kollarını açtı, torununu kucakladı, aldı göklere doğru götürdü…
Ertesi sabah, yoldan geçenler, bir evin basamağında donmuş kalmış kızcağızın ölüsünü buldular. Yanı başında bir sürü boş kibrit kutusu vardı.
– Zavallı kız ısınmak için bütün kibritlerini yakmış dediler… Bu kibritlerin alevinde onun ne düşler gördüğünü bilemezlerdi ki.