13 Kasım 2014 Perşembe

Dışlanmış bir çocuktu sanki yüreği.Herkes tarafından sevilen ama hep yalnız olandı O.Her şeyin farkında ama haberi yokmuşçasına yaşayan küçük masum bir kelebekti.Yıllar yıllar geçti,mevsimler birbirini kovaladı.Küçük kelebek büyüdü büyüdü fakat yaşayamadı.Hayat neden bu kadar acımasızdı ya da böyle kötü hayatlar hep iyi insanlara mı denk gelirdi,bilmiyordu.Bildiği tek şey;çaresizdi.Nefesini tuttu.Gözlerini kapattı ve hiç doğmamış olmayı diledi.Ne yazık ki bu dileği kabul olmadı küçük kelebeğin.

Kelebek
Kelebek


      Oysaki sizde bilirsiniz kelebekler ne kadar da narin yaratılmıştır.Görkemli kanatlarının arasında o masum savunmasızlıklarını nasılda muhteşem bir şekilde saklarlar.İşte küçük kelebekte öyleydi.Görkemli olduğu kadar savunmasız,asi olduğu kadar masum.

      Şimdi ne yapacaktı kelebek?Güzellğiyle göz boyayan dünyanın bütün kiri üzerine yapışmıştı sanki.Gök yarılsa,fırtına kopsa,denizler taşsa yinede hiç bir su damlası temizleyemezdi küçük kelebeğin gözlerindeki o kederi.

     Masumdu kelebek.Bir köşe başına sinip sessizce ağlayacak,hıçkırıklarını bastıracak ve asla pes etmeyecek kadar da güçlüydü.Ne varki kader bir türlü gülmedi güzel gözlü küçük kelebeğin yüzüne.

   Evvel evvel zaman önceydi, bir bebek doğmuştu.Anne kokusu bilmeyen,baba şevkati görmeyen.Şimdi  bütün dünya ağzından çıkacak her bir kelimenin acısını yüreğinin en derininde hissedecekti.Çünkü;suçsuzdu küçük kelebek,masumdu.Tek isteği anne kokusuydu fakat dünya bu isteği gerçekleştirmeyecek kadar çirkinleşmişti.


O bebek büyüdü büyüdü,güzel gözleri nefretle bakar oldu.Bir söz söylese yakarda dinleyeninin canını.Ateş saçar olmuştu.Kalbi yangın yeriydi.Kim karışabilirdi ki küçük kelebeğe.Daha doğduğu an yazılmamış mıydı nefretle şekillenmiş kaderi.